17 Aralık 2009 Perşembe

Harun Erdanay - İbrahim Kutluay Röportajı

(Röportaj Kasım 2008'de yapılmıştır)

Harun Erdenay

1968 yılında Ankara’da doğdu. Basketbola İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) başladı. 22 yaşına kadar burada oynadı. Daha sonra profesyonel olarak Paşabahçe, Fenerbahçe, Ülker, İTÜ takımlarında top sürdü. Milli formayı 1987-2002 yılları arasında aralıksız 15 sene giydi, 190 kez A milli oldu. Şu anda A milli takım ve İTÜ’de menajer olarak görev yapıyor.

Babanız Kemal Erdanay bir açıklamasında “Harun Erdanay İTÜ’yü öğrencilerden daha çok seviyor” diyor Bu sevgi nereden geliyor?

Harun Erdenay (H.E)- Bu sevgi çok uzun süredir burada olmamdan geliyor. Basketbola 8 yaşında başladım ve 22 yaşına kadar aralıksız 14 yıl İTÜ’de oynadım. Nasıl bir insan lise, ortaokul hayatını unutamaz, benim için de İTÜ böyle bir şey. İTÜ benim basketboldaki yuvam. Bu takımı çok benimsemiş durumdayım, camia olarak da çok seviyorum. Ayrıca İTÜ öğrencileri de spor konusunda ilgili ve yetenekli.


İTÜ’nün menajerliğini yapıyorsunuz. Kısa ve uzun vadede İTÜ Basketbol Takımı’nın hedefleri nelerdir ?

H.E -Tabii ki İbrahim Kutluay’ın bulunduğu bir takımda ilk hedef 1.lige çıkmak. İbrahim en son PAOK takımında oynuyordu ve oradan döndükten sonra 4-5 ay basketbol oynayamadı. Yavaş yavaş form düzeyi yükselecektir. İbrahim’in de form düzeyi yükseldiği zaman bizim takımın mağlubiyet alacağını pek düşünmüyorum. Bunun yanında ben de oynamaya başlayacağım. Ondan sonra mutlaka 1. lige çıkacağımıza inanıyorum.

Kulübün sponsorluk bağlantıları yeterli düzeyde mi?

H.E- Birçok sponsorumuz mevcut fakat bunlar yeterli seviyede değil. Net rakam veremem ama bizim bütçemiz Trabzon Alpella, Tofaş gibi rakiplerimizin yarısı düzeyinde. Böyle bir maddi durum içerisinde, İbrahim Kutluay’ın İTÜ’ye gelmesi büyük bir fedakarlık.Çok cüzi bir miktara geldi bize.

İTÜ’de basketbol oynayan birçok genç var bunlarla ilgili gelecekte bir plan var mı?

H.E- İTÜ Basketbol Takımı’ında her zaman okulda oynayan öğrencilerden de bir iki kişi bulundu. Fakat şu anda takımda oynayacak seviyede bir oyuncu yok öğrenciler arasında ama ilerde bu tip bir oyuncu olduğu zaman hemen almak isteriz.

İTÜ’ye son birkaç yıldır hep kariyerinin sonuna gelmiş başarılı oyuncular geliyor; sizin gibi İbrahim Kutluay gibi. Peki altyapıya ne zaman önem verilmeye başlanacak ?

H.E- Altyapı biraz para biraz da yatırım işi. Çünkü şöyle, Türkiye’nin her yerinde oyuncular var. Efes Pilsen, Ülker gibi kulüpler, bu iyi oyuncuları Türkiye’yi gezerek buluyor. Oyuncunun İstanbul’a yerleşmesini sağlıyor, hatırı sayılır maddi yardımda bulunuyor. Bu durumda bizde altyapı sadece İstanbul’da oturan oyunculardan bulabileceğimiz bir yapıda olabilir. Bu da çok verimli olmaz tabii.
Amerika’da üniversiteler sporcu öğrencilere burs veriyor. Bu şekilde hem üniversitede okuyor hem takımında oynuyor. Bu sistem Türkiye’de geçerli olabilir mi?

H.E- Türkiye’de zor. Basketbol, okullarda o kadar yaygın değil. Bazı üniversiteler spor bursu veriyor. Mesela bizim iki oyuncumuz Yeditepe Üniversitesi ve Bilgi Üniversitesi’nde burslu okuyor . Ama esasında zor bir olay bunu Türkiye geneline yaymak. Sonuçta oyuncular gene kulüp takımlarına, Efes Pilsen’e Fenerbahçe Ülker’e gidecek oradan yetişecek.

Türkiye’de genç oyuncuların şöyle bir problemi var: A takıma çıktıkları zaman çok fazla süre oyunda kalamıyorlar. Mesela zirveye oynayan bir takıma çıktıkları zaman süre alamıyorlar. Daha iyi bir takımda oynamak mı yoksa daha fazla süre alabilecek bir takımda oynamaları mı gerekiyor, tecrübe kazanmak için ?

H.E.- Ben bugün 18 yaşında olsam ve geleceğin ümit veren oyuncusu olsam kesinlikle oynamadığım takımda kalmam. Ne yapar eder oynayacağım bir takıma giderim. Para kazanmasam da oynayacağım takımı tercih ederim. Çünkü genç oyuncu oynamazsa kenarda oturarak hiç bir şey olmaz.

Örnekleri de Efes Pilsen’de yeterince var...

H.E.- Cenk Akyol var mesela. Cenk’e de Engin Atsür’e de başka kulüplere gitmemeleri gerektiğini, o takımda kadronun çok kalabalık olduğunu, belki daha az paraya başka takıma gitmelerinin faydalı olacağını söyledim. O tip takımlara gidip süre alacaklar ama onlar Efes’te kalmayı tercih ettiler. Tabi bu oyuncunun kendi kararı.

Cenk Akyol hakkında ne düşünüyorsunuz?

H.E- Şöyle söyleyeyim, ben Cenk’i çok düzgün buluyorum fundamentalı, pası, driplingi, savunması iyi olan bir oyuncu fakat Cenk’in oynaması lazım. Bir oyuncuyu şut atıp kaçırdığı zaman çıkarırsan, o oyuncunun özgüvenini almış olursun. Cenk’in kaliteli bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.



İTÜ’nün seneye 1. ligde olma ihtimali oldukça yüksek. Eğer olursa İbrahim Kutluay kalacak mı gidecek mi veya siz devam edecek misiniz ?

H.E- Ben devam etmem artık. benim sondu bu sene, fakat İbrahim kalır. Zaten İbrahim buraya belirli hedeflerle geldi. 1 sene için gelmedi buraya. Tabii ki İbrahim’e buraya geldikten sonra mesela Kepez Belediye’den, Telekom’dan teklifler geldi, İtalya’dan bir takımdan şu anda teklif var. Mutlaka teklifler olacaktır ama burayı seviyor İbrahim. Başka amaçlarla geldi İTÜ’ye. Burada kalacağını düşünüyorum.

İTÜ’nün 1. ligdeki hedefi ne olacak?

H.E.- İlk hedefimiz ligde kalmak. Bunu İbrahim’in yanında bir tane daha etkili bir oyuncuyla yapabiliriz. Tolga zaten kalacak. Buradaki oyuncuların 6-7 tanesini tutarız,bunun yanında 3-4 tane Amerikalı oyuncu şansımız var. İyi bir takım olacağını düşünüyorum.

Pegasus lakabını nasıl aldınız ?

H.E– İsmet Badem, böyle ben çok sıçrayabildiğimden dolayı beni pegasusa benzetmiş,öyle bir isim koydu, devam etti. Gerçi ben pek kullanmadım ama basın yazdı hep

İbrahim Kutluay


1973 yılında doğdu. Basketbola 12 yaşında Fenerbahçe’nin altyapısında başladım. Küçük takım, genç, yıldız, 17 yaşında A takıma çıktı...



Basketbola Fenerbahçe’de başlamanızın sebebi babanız mıydı?

İ.K – Ben de Fenerbahçeliydim ama babamın Fenerbahçeli olması ve kulübün içerisinde yer alması beni Fenerbahçe’ye götürdü. Önce futbolla başladımDaha sonra futboldan soğudum. Fiziğimi gören bir yönetici beni basketbol oynamam konusunda teşvik etti. Baştan basketbola çok ilgi duymuyordum fakat yanılmışım.

Tamamen tesadüf yani başlamanız?

İ.K – Yani hem tesadüf hem de şans. Mahalle arasında oynuyordum. Hatta mahallede oynarken çok da oynatmıyorlardı beni. Biraz da ona kızdım. Orda oynuyorum burada oynatmıyorlar diye.

Hırslı bir insan mıydınız?

İ.K– Hırslıyım. Yapım böyle. Sonuçta hırsımı etrafıma zarar vererek çıkartmıyorum. Kısa bir süre sonra geçiyor. Genelde kendime kızarım. Niye kaybettik, niye kazanamadık neyi yanlış yaptık diye sorarım kendi kendime.

Çok konsantre olmaktan kaynaklanıyor galiba...

İ.K – Ben yaptığım hiçbir mücadeleyi kaybetmek istemiyorum, istemem. Bu zamana kadar bu böyle oldu. Bu bir alışkanlık. Yani insan kaybetmeye alıştığı zaman kazanmaya geri dönmesi zor oluyor. Kazanmaya alıştığı zaman da kaybettiği zaman büyük bir çöküntü oluyor. İyi dengelemek lazım. Benim gençlere de tavsiyem her zaman mücadeleci olmalarıdır, sadece spor konusunda değil hayata dair her konuda böyledir bu. Yani ne yapıyorsan yap kazanmak için varını yoğunu koyman gerekir ortaya. Tabi legal çerçevede, centilmenlik olgusu içinde. Sahadan çıktığın zaman ben şunu da yapsaydım veya takım olarak şunu da yapsak daha iyi olurdu keşke şöyle yapsaydık demememiz lazım. Kaybettiğimiz gün de oluyor. Hayatım boyunca birçok maç da kaybettim. O gün rakip sizden daha iyi oynayabiliyor, o günkü şartlar onlara uygun olabiliyor. O zaman tebrik ediyorsun ama tebrik ederken de eve gittiğinde ben bugün attım girmedi, bugün çok iyi oynadım ama onlar bizden daha iyi oynadı diyebiliyorum. Ama yine de üzülüyorum.

Basketbol’a başladığınızda bir idol olarak görüyor muydunuz Harun Erdenay’ı ?

İbrahim Kutluay – Görüyordum tabi. Yıldız ve genç takımda oynarken hem oynadığım pozisyon itibariyle hem de onun tarzından dolayı onu kendime örnek aldım. Onun gibi olmak istedim. Onun yaptığını yapmaya çalıştım. Zaten genç yaşlarda beraber antrenman yapmak,aynı takımda olmak bana çok şey kattı. Hem antremanda –maçta oynamasam da- onunla rekabete girebilmek bile benim için çok önemliydi. O yüzden ben hem Harun Erdanay dan hem o dönemde gördüğüm Levent Topsakal, Hüsnü Çakırgil, benim pozisyonumda oynayan oyunculardan çok şey öğrendim. Hala söylüyorum Harun Erdanay’ın benim basketbolumun gelişmesinde çok önemli bir etkisi ve önemi vardır

İTÜ ile 1 senelik bir anlaşma yaptınız, gelecek sene İTÜ 1.lige çıkarsa devam etmeyi düşünüyor musunuz?

İ.K – Düşünüyorum tabi. Uzun vadede plan program yapmak başarının en büyük ölçülerinden ama şu anda bulunduğumuz ortamda bizim için önemli olan 1.lige çıkabilmek. Kolay bir hedef değil. Çünkü birçok takım bunu bu sene arzuluyor ve takım olarak da bazı eksikliklerimiz var. Onları zaman içerisinde tamamlamamız gerekiyor. Bu bakımdan öncelikli hedefimiz 1.lige çıkmak. Ben de bu süre içinde takımımızın 1. lige çıkması için gereken her türlü fedakarlığı göstereceğim.


Daha önce uzun yıllar 1.Ligde, EuroLig’de ve birçok yerde oynadınız, burada 2. ligde oynarken maçlara konsantre olmak konusunda sıkıntı çekiyor musunuz?

İ.K- Tabi farklı, kolay değil. Aynı seviyede değil. Atmosfer değişik ama sonuçta sahaya girip düdük çaldığı zaman bir mücadeleye başlıyorsunuz. Orada atmosfer , oyuncular farklı da olsa hedef belli,o hedef doğrultusunda maçı kazanmak zorundasınız. O yüzden maç başladıktan sonra böyle düşünceler kalmıyor.

Basketbol kariyeriniz boyunca riskli kararlar aldınız. Yunanistan’da oynayan ilk Türk basketbolcusunuz. 31 yaşında NBA’ye gittiniz, Ray Allen’in arkasında kaldınız, büyük bir riskti bu. Şimdi de 2.Lig’de oynama kararı aldınız, sizce bir risk mi bu?

İ.K- Aslında iş hayatımın dışında risk alan bir yapım yoktur. Daha çok sağlam kararlar vermeye çalışırım ama basketbol hayatımda riskli ama bana göre doğru olan kararlar vermeye çalıştım ve birçoğu bence doğruydu. Yunanistan’a gitmem birçok kişiye göre büyük bir riskti ama ben doğru olduğuna inanıp o kararımın arkasından gittim ve sonunda verdiğim kararın doğru olduğunu gördüm. Çünkü oraya gidiş amacım sadece Türk-Yunan dostluğuna katkı sağlamak değildi. Öncelikli hedefim benim kariyerimi olumlu etkilemesi, Avrupa’nın en iyi takımlarında oynayıp Avrupa şampiyonlukları yaşamak, o seviyede basketbolcu olduğumu ispatlamaktı. Öncelikle bunu başardığım için mutluyum. Daha sonra bu ülkede bir Türk olarak sevildiğim için mutluyum. NBA’ye gitmem de büyük bir riskti. Bu kararımın da doğru olduğunu düşünüyorum. Seattle’ı tercih etmemdeki sebep her sene birçok oyuncusu sakatlanan ve bir önceki sene play-off’a girememiş bir takım olmadısıydı. Bütün bunlara bakarak karar verdim. Bana yine de olumsuz bir etkisi olmadı. Hem tecrübe anlamında, hem de bir basketbolcu olarak orayı görmem anlamında çok büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.

Fener’li olduğunu hepimiz biliyoruz. 1.Lig’de ve Avrupa’da çok daha iyi takımlarda oynayabilirdiniz. İTÜ’yü seçmenizdeki sebepler nelerdi?

İ.K- Galatasaray ve Beşiktaş’tan ciddi teklifler vardı. Bunları açıkcası değerlendirmedim bile, çünkü Fenerbahçeli olduğum için ve kendi adıma bazı değerlerim olduğundan Fenerbahçe taraftarını cezalandırmak istemedim. İTÜ’de 2.Lig olsa bile bir hedef uğruna oynamak, burada gençlere basketbolu sevdirmek, buranın alt yapısını canlandırmak bana daha çok keyif veriyor. Avrupa’dan gelen teklifleri yurtdışında oynamak istemediğim için değerlendirmedim. Kızım yuvaya başladı eşim hamile bu şartlarda yurtdışına çıkmak cazip gelmedi. Harun’dan böyle bir teklif gelince kabul ettim. Hayatımda hiçbir zaman sadece parayı düşünüp de hareket etmedim. Zaten buraya gelmem de bunun en büyük örneğidir.

İTÜ’de ki öğrenciler ve taraftarlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Kampüs’e geldiğiniz zaman ne gibi reaksiyonlarla karşılaşıyorsunuz?

İ.K- Biz bir yola çıktıysak bunu hep beraber sürdürmemiz gerekiyor. Bu konuda taraftardan çok memnunuz. Zaten buraya gelen insanlar diğer kulüp taraftarları gibi değil. Sizler burada okuyan ve olayların nasıl şekillenebileceğini anlayabilen yapıda insanlarsınız. Zaman zaman kötü ve zor anlarımız olacak, zaman zaman beraber sevineceğiz ama umarım sene sonunda hep beraber güleceğiz. Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı hep beraber olsunlar, beraber desteklesinler ve bir ilk olalım. Herkes atkısını, formasını giysin beraber bağıralım, beraber mücadele edelim.


Son olarak İbrahim Kutluay İTÜ’de ne “arıyor” ?

İ.K.- Her bulunduğum ortamda gerek iş hayatımda, gerek aile yaşamında benim için huzur, mutluluk, sağlık her şeyden önemli. Diğer şeyler gerçekten fani. Şu an benim için en değerli şeyler kızım ve doğacak olan oğlum. Onların sağlığı ve beraber mutlu olmamız benim için en önemli şeyler.

Hiç yorum yok: