20 Kasım 2009 Cuma

İşyeri

Debriyaja basmaya hazırlanırken elim de vites koluna doğru gitti. Aynı anda iki işi yapabilme kabileyetimle vitesi yükseltmeyi başardım. Şaşkındım. Kabiliyetli olduğuma değil, trafiğin yok denecek kadar az olmasına. İşyerime geldim. Gelir gelmez patron bağırıyordu; duymamazlıktan geliyim dedim, ısrarla bağarmaya devam etti. Karım daha nazik bi şekilde beni uyandırmayı öğrenmeli artık. Uykumdan arda hiç bişey kalmasın diye yüzüme su çarptım. Çapakları temizledi ama Mercedesi temizlemek için su yetmedi. Ne de güzel kullanıyordum.

Rüyadaki arabanın etkisinden olacak apartmandan en hızlı çıkışı ben gerçekleştirdim. 9.42 saniye. Durağa giderken mental hazırlıklara başladım. Oyunu önceden kafamda oynuyordum. Tüm similasyonları, modellemeleri yaparak mühendislere taş çıkartacak seviyeye gelmiştim, durağa da. Uzakta yeşil bir objeyi farkettim ve hemen ilk hamlemi yapıp, durak bekleme merkezi noktasına ilerledim.(center of bus-stop waiting point / yabancı kaynaklarda böyle geçiyor) İyi bir hazırlanmanın bana getirdiği ödül o ilahi akbil sesini duymak oldu. Bölüm sonlarında çalan zafer jeneriği gibiydi.

Şimdi 2. bölümdeydim; bu bölümde çağımızın gerekliliklerinden olan rekabet edebilme yetisi ölçülüyordu. Daha fazla insan daha fazla kapı. Evet, metrobüse biniyordum. Tüm konsantrasyonumu toparlayıp akbilimi uygun yere temas ettirdim. Makine "Temasta kal" (keep in touch /yabancı kaynaklarda böyle geçiyor) der gibiydi. Bundan sonra böyleymiş. Bu konuya fazla takılmamam gerekiyordu, çünkü hayat devam ediyordu. Önümde açılacak çok kapı vardı... 4 kapı, 300 insan, x metrekare, akışkan olarak insan, sabit hacim, kütle korunumu, korunma yöntemleri... Hepsini hesaba katarak doğru kapıyı seçtim. Yeni bir hayata başlamış gibiydim derken, patron bağırdı "Arkalara doğru ilerleyelim". Duymamazlıktan geliyim dedim, ısrarla bağırmaya devam etti...

Hiç yorum yok: